Bu broşür X’e bağlı lenfoproliferatif sendromu ve hastalığın genellikle nasıl tedavi edildiğini açıklamaya yöneliktir.
Duncan Sendromu olarak da bilinen X’e bağlı Lenfoproliferatif Sendrom (XLP), bağışıklık sisteminin bazı viral enfeksiyonlara karşı normalin dışında yanıtlar vermesine sebep olan genetik bir bozuluktur. Bu durum bağışıklık mekanizmasının güçsüzleşmesine ya da çok faal bir şekilde çalışmasına yol açar. Bağışıklık sisteminin fazla çalışması da yetersiz kalması gibi pek çok soruna neden olur.
XLP son derece ender rastlanan bir hastalıktır ve tüm dünyada hasta olduğu bilinen aile sayısı sadece 100’dür. Ancak, hasta olan fakat teşhisi henüz konulmamış birçok bireyin daha bulunması muhtemeldir.
XLP’nin çeşitli farklı semptomları olabilir, ancak biz henüz hastalığın tüm yelpazesini bilmiyoruz. XLP hastalarının bağışıklık sistemi, normaldeki sıkı düzenlemesini kaybettiği ve işlev bozukluğu göstermeye başladığından, Epstein-Barr virüsü (EBV) başta olmak üzere çeşitli viral enfeksiyonlarla başa çıkmaktan acizdir. Hastaların üçte birinde halk arasında öpüşme hastalığı olarak adlandırılan, lenf bezlerinin şişmesiyle tanımlanan ‘glandular fever’ şiddetli bir biçimde görülür. Diğer bir üçte birinin ise lenf bezlerinde lenfoma denilen kanser oluşumu gözlenir. Geri kalan üçte birde ise kanda bulunan ve enfeksiyonlara karşı savaşan immünoglobülin denilen proteinlerin seviyesi çok düşüktür. Daha nadir olmakla birlikte, bazı hastalarda anemi ve damar iltihaplanması görülebilir. Genellikle, bir birey hastalığın seyri boyunca birden fazla farklı semptomu gösterir.
Hastalığın sebebi 1999’da bulundu ve dolayısıyla hala hastalık hakkında bilinmeyen çok şey var. XLP, X kromozomu üzerindeki genlerden birinde meydana gelen bir mutasyondan kaynaklanmaktadır. Bu, hücrenin uygun bir şekilde çalışması için gerekli talimatları almaması anlamına gelmektedir. Çoğu ailede, mutasyonun görüldüğü genin adı SH2D1A’dır. Bu gen normalde SAP denen bir proteinin yapımından sorumludur. Hastalığı taşıyan bazı ailelerde, SH2D1A geninde bir mutasyon bulunmamaktadır. Bu ailelerdeki hastalığa hangi genin sebep olduğunu bulmaya çalışıyoruz.
X kromozomu cinsiyet kromozomlarından biridir: Kadınlarda iki tane X kromozomu, erkeklerde ise bir X ve bir Y kromozomu bulunur. Her X kromozomu bir genin kopyasını taşır. Eğer bir erkek X kromozomunda hatalı bir gen taşıyorsa hastalanır. Ancak, kadınlarda iki tane X kromozomu bulunduğundan, diğer X kromozomundaki normal gen, hatalı genin hastalık yapıcı etkisini giderir. Sonuç olarak sadece erkekler hastalığa yakalanır. Kadınlar hastalık genini taşısalarda hastalığa yakalanmazlar. Dolayısıyla hastalık X kromozomuna bağlı bir hastalıktır ve bir soy ağacına baktığınızda hasta olan diğer erkekleri de belirleyebilirsiniz.
Hayır. Eğer anne hastalık genini taşıyorsa, doğuracağı her kız çocuğun da hastalık taşıyıcısı olma ihtimali % 50, her erkek çocuğun hasta olma ihtimali ise gene % 50’dir.
İlk tanı cocuktaki ve ailedeki hastalığın seyrine bakılarak ortaya atılır. Çoğu çocukta bu tanı bir kan testi ile doğrulanabilir. Testte, hücrelerin uygun bir şekilde çalışmasını sağlayan proteinin (SAP) çocukta bulunup bulunmadığı kontrol edilir ve ayrıca bu proteinin yapımından sorumlu gendeki (SH2D1A) hata aranır. Bazı ailelerde bu gende bir bozukluk olmayabilir. Bu durumda, tanı yalnızca klinik geçmişe bakılarak konulabilir.
Tedaviye çocuğunuzun semptomları göz önünde bulundurularak başlanacaktır. Dolayısıyla başlangıçta antiviral (virüslerin tesirini önleyen) ilaçlar, immünoglobülin terapi ya da steroitler uygulanabilir. Daha uzun zamanlı koruma için immünoglobülin ve antibiyotik tedavilere devam edilir. Zor bir işlem olması ve uzun süre hastanede kalmayı gerektirmesiyle beraber kemik iliği nakli bugün bilinen en kesin tedavi yöntemidir.
Tedavi görmemiş XLP hastalarının % 70’inde sağ kalım 10 yaşa kadardır. Ancak, hastalık hakkında daha çok şey öğrendikçe hastalığın daha ılımlı formlarına sahip yetişkinlerin bulunduğunu görüyoruz.
Great Ormond Street Çocuk Hastanesi, Londra izni ile çoğaltılmıştır.